Dr.
Durak PUSMAZ
Haseki Eğitim Merkezi Müdürü
Ramazan ayı denilince akla gelen
ibadetlerden biri de itikaftır. İtikaf sözlükte bir şeye devam etmek,
insanın kendisini bir yerde alıkoyması, bir yere kapanıp ibadetle
meşgul olması anlamınadır. Dinimizdeki anlamı ise bir mescitte
Allah’ın rızasını kazanmak için belli âdâb içerisinde bir müddet
kalmaktır. İtikafa girene "mu’tekif” veya "âkif” denir.
İtikaf meşru bir ibadettir. Meşruiyeti
kitap ve sünnetle sabittir. Kur’ân-ı Kerim’de: "Mescidlerde itikafa
çekildiğiniz zaman kadınlarınıza yaklaşmayın.”
buyrulur.
Peygamber efendimiz Medine’de hicretin
ikinci yılında ramazan orucunun farz kılınmasından itibaren ömrünün
sonuna kadar her ramazan ayının son on gününde itikafa girmiştir.
Nitekim Hz. Aişe validemiz Peygamber Efendimizin itikafa girmesiyle
ilgili şöyle demiştir: "Hz. Peygamber vefat edinceye kadar itikafa
girer ve derdi ki: "Kadir gecesini ramazanın son on gününde
arayın.” Hz. Peygamberden sonra zevceleri de itikafa girdi.
Peygamber Efendimize Medine hayatı
boyunca on sene müddetle hizmet etme şerefine nail olan ve Peygamber
efendimizden en çok hadis rivayet edenlerden biri olan Enes b. Mâlik
ile ashabın en güzel Kur’an okuyanlarından biri olan Übey b. Ka’b ise
Peygamber Efendimizin itikafları ile ilgili şöyle demişlerdir: "Resûlullah
(s.a.s.) ramazanın son on gününde itikafa girerdi. Fakat bir sene
(seferde olduğu için) itikafa giremedi. Ertesi sene 20 gün itikafa
girdi.”
İtikaf sadece Ümmet-i Muhammed’in
hususiyetlerinden değildir. Allah Teâlâ Kur’ân-ı Kerim’de: "İbrahim
ve İsmail’e: Tavaf edenler, itikafa girenler rükû ve secde edenler
için evimi (Kabe’yi) temizleyin, diye emretmiştir.”
buyurur. Bu âyet-i kerime ile, Hz. Zekeriyya ve Meryem kıssaları
hakkındaki âyet-i kerimelerden
itikaf ibadetinin önceki peygamberlerin dinlerinde de olduğunu
öğreniyoruz.
Amellerin En Faziletlisi
Tâbiînin büyük alimlerinden İbn Şihâb
ez-Zührî’nin (Ö.124/742) ifade ettiğine göre itikaf amellerin en
şereflisidir. Çünkü itikafa giren kimse geçici bir zaman için de olsa
dünya meşgalelerinden uzaklaşır, kendini tamamen Allah’a verir, Oruçlu
olur. Mescidde namazı beklemekte olduğu için daima namaz kılıyormuş
gibi sevap alır. Vaktini ibadet ve taatla, Allah’ı zikrederek, Kur’an-ı
Kerim okuyarak ve benzeri faydalı şeylerle geçirir. Lüzumsuz, dünya ve
ahireti için faydasız şeylerden uzak durur.
Sahabe-i kiramın alimlerinde Abdullah
İbn Abbası’ın talebesi ve İmam Azam’ın hocalarından olan Atâ b. Ebî
Rebah der ki: "İtikafa giren, büyük bir kimsenin kapısına bir ihtiyaç
için defalarca gelip duran kimse gibidir. İtikafa giren kimse (lisan-ı
haliyle Rabbim) beni bağışlayıncaya kadar buradan ayrılmayacağım.”
der.
İtikafa erkekler, içerisinde cemaatle
beş vakit namaz kılınan camide girerler. Kadınlar ise evlerinin bir
köşesinde, namaz kıldıkları odalarında girerler.
İtikafın Kısımları
İtikaf vacip, sünnet ve müstehap olmak
üzere üç kısma ayrılır.
Bir kimse itikafa girmeyi nezreder,
yani adarsa bu, üzerine vacip olur. İtikafı adama; "Allah rızası için
üç gün itikafa girmek üzerime borç olsun” şeklinde bir şarta
bağlamadan olabileceği gibi, "bu hastalıktan kurtulursam, hastam şifa
bulursa veya şu işim olursa şu kadar gün itikafa gireceğim” şeklinde
bir şarta bağlı olarak da olur. Bu durumda beklediği olunca belirttiği
gün kadar itikafa girmesi üzerine vacip olur. Girmezse günahkar olur.
Çünkü âyet-i kerimede: "Ey iman edenler akitlerinize vefa gösterip
yerine getirin.”
buyrulmuş, Peygamber Efendimiz de: "Kim Allah’a itaat hususunda adakta
bulunursa adağını yerine getirip Allah’a itaat etsin.”
buyurmuştur.
Ramazan’ın son on gününde itikafa
girmek sünnettir. Çünkü Peygamber efendimiz daha önce belirttiğimiz
gibi ramazan orucunun farz kılınmasından itibaren ömrünün sonuna kadar
her ramazan ayının son on gününde itikafa girmiştir.
Bunların dışında zaman zaman itikafa
girmek ise müstehaptır.
Vacip olan itikafta oruç şarttır. Bu
nedenle nezredilen itikaf bir günden az olamaz. Sünnet olan itikaf
Ramazan’da olduğu için zaten oruçludur.
Müstehap olan itikafa gelince, onun
muayyen bir müddeti yoktur, kısa bir an için de olabilir. Hatta
mescide giren kimse çıkıncaya kadar itikafa niyet ederse orada kaldığı
müddetçe itikafta sayılır, itikaf sevabı alır.
İtikafın Şartları
Diğer ibadetlerin olduğu gibi itikafın
da birtakım şartları vardır. Bunları şöyle sıralayabilirız:
1- Niyet. Niyet diğer ibadetlerde şart
olduğu gibi itikafda da şarttır. Niyet etmeksizin camide beklemek
itikaf yerine geçmez.
2- Erkeğin beş vakit cemaatle namaz
kılanan mescidde itikafa girmesi. İtikafın en faziletlisi Mescid-i
Haram’da, sonra Mescid-i Nebevî’de, sonra Mescid-i Aksâ’da olandır.
Diğer mescidlerdeki fazilet cemaatin çokluğuna göre değişir.
3- Oruç. Daha önce belirtiğimiz gibi
vacip olan itikaf için şarttır.
4- Kadınların hayız ve nifastan temiz
olmaları. Cünüblük oruca mani olmadığı için taharet, vacib olan
itikafda bile şart değildir. Onun için itikafa giren mescid içerisinde
ihtilam olursa itikafı bozulmaz.
İtikafın Zamanı
Vacip ve müstehap olan itikaflar için
muayyen bir zaman yoktur. Vacip olan itikafı adağı yerine gelince
yapar. Müstehap olan itikafı ise istediği zaman yapar. Sünnet olan
itikafın ise ramazanın yirmisinde başlayıp sonuna kadar devam ettiği
için zamanı muayyendir, belirlidir.
Ayrıca vacip olan itikaf bir günden az olamaz. Müstehap olan itikaf
her vakitte olabildiği gibi, istediği kadar da yapabilir.
Ruknü, Hükmü, Adabı
İtikafın ruknü: Belirli bir mescidde beklemektir.
İtikafın hükmü: Sevap elde etmektir.
İtikafın âdâbı: İtikafda hayır söylemek, sünnet olan itikafa
geciktirmeden ramazan(‘ın son on gününde girmek, itikafa girmek için
mescidin en faziletlisini veya en çok cemaat olanını seçmek, Allah’ı
zikretmeye, Kur’an-ı Kerim tilavetine, hadis ve siyer gibi faydalı
şeyler okumaya devam etmek.
İtikafa giren kimse bulunduğu
mescidden ancak şer’î, tabiî ve zarurî bir ihtiyacı için dışarı
çıkabilir. Böyle bir ihtiyacı olmadan mescidden çıkarsa itikafı
bozulur.
Bulunduğu mescidde cuma kılınmıyorsa cuma namazını kılmak için başka
bir mescide gitmesi şer’î bir ihtiyaçtır.
Tuvaleti için dışarı çıkması tabî bir
ihtiyaçtır.
Bulunduğu mescidden zorla çıkarılması,
ya da kendi ve eşyasından korkması sebebiyle başka bir mescide gitmesi
de zarûrî bir ihtiyaçtır.
Asr-ı Saadetten Bir Hatıra
Peygamber Efendimizin itikafı ile
ilgili Hz. Safiyye validemizin naklettiği asr-ı saadetten bir hatırayı
kaydetmek istiyoruz. Hz. Safiyye validemiz şöyle anlatıyor:
"Hz. Peygamber mescidde itikafta iken bir gece ziyaret maksadıyla
yanına gittim. Bir müddet kendisiyle konuştuk. Sonra geri dönmek üzere
kalktım. O da beni evime getirmek için benimle beraber kalktı. Hz.
Safiyye’nin evi Üsema b. Zeyd’in arsasında idi. Ensardan iki kişi
oradan geçiyordu. Resûlullah (s.a.s.)’i görünce sür’atlendiler.
Resûlullah (s.a.s.):
"Yavaş olunuz, yanımdaki eşim Huyey’in kızı Safiyye’dir.” dedi. Onlar:
"Sübhânellâh! Yâ Resûlellah, bu da ne demek. (Biz sizden şüphe mi
ediyoruz)” dediler. Bunun üzerine Resûlullah (s.a.s.):
"Şüphesiz şeytan insanın damarlarında kanın dolaştığı gibi dolaşır.
Ben onun, sizin kalbinize bir kötülük atmasından korkarım.”
buyurmuştur.
Alimler bu hadis-i şeriften itikafla
ilgili bazı hükümler çıkarmışlardır. Şöyle ki:
Mescidde itikafa girmiş olanı gece ve gündüz eşinin ve diğerlerinin
ziyaret etmesi caizdir.
İtikafta olanın ziyaretçilerle
konuşması, onları uğurlaması gibi mübah olan işlerle uğraşması
caizdir.
İnsanları sû-i zanna götürecek
durumlardan kaçınılmalıdır.