ALİ ERKAN KAVAKLI

ALİ ERKAN KAVAKLI


Rosenthal deneyi, zekâ geliştirme ve ümit zekâsı

16 Aralık 2021 - 00:14

Allah insan beynini öğrenmesi, düşünmesi, yaratıcısını bilmesi için yaratmış. Beyin öğrenme programlıdır. 
Harward Üniveristesi hocalarından Prof. Robert Rosenthal, 1969 yılında bir ilkokulda araştırma yapmayı planlar. Ders yılı başında sınıflarda zekâ testleri uygular. Öğretmenlere her sınıfta bazı öğrencilerin üstün zekâlı olduğunu söyler. Öğretmenlerden bu bilgiyi, öğrenciler ve velilerle paylaşmamalarını istedi.
Çocuklar gerçekte normal zekâ seviyesinde olan öğrencilerdi, araştırma gereği rastgele seçilmişlerdi. Ders yılı sonunda hayret verici sonuçlar elde edildi:
Seçilen çocukların ders başarısı önceki yıllara göre yükselmişti.
Ders yılı sonunda yapılan zekâ testinde öncekine kıyasla öğrencilerin puanı yükselmişti.
Araştırmalardan sonra on yılda 345, yirmi yılda 464 araştırma daha yapıldı. Hepsi benzer sonuçlar gösterdi. 

Araştırmacı belirtmemiş ama muhtemelen öğretmenler, kendisine zekâ seviyesi yüksek denen öğrenci ile daha fazla ilgilenmiş, onu daha dikkatle dinlemiş, onu daha fazla yüreklendirmiş, başarısızlıklar karşısında motive edici sözler söylemiş, not verirken daha iyimser davranmış, hatalarına karşı daha fazla hoşgörülü davranmışlardır. 
Özel ilgi çocukların kendisine güven duymasını sağlamış ve bu güvenle derslere daha çok çalışan öğrenci daha bilgili hâle gelmiştir. (Küçük Umutlarımız, Muharrem Demir, s.22)
Ümit ve iyimserlik, buna bağlı olarak çalışma ve gayret daha iyi neticeler almayı sağlar
Bilgi zekâyı geliştirir, ilim beyin vitaminidir.

Çalışmazsanız zekâ bir şeye yaramaz, ben çok çalışmayı tavsiye ederim, diyor Prof. Aziz Sancar. 
İnsan yeteneği zorluklarla karşı karşıya gelince ortaya çıkar. Durup dururken insan yeteneğini geliştiremez. 
Zorluklar bu yönüyle fırsattır, onları yenmek için çalışırken yeteneğinizi geliştirirsiniz. 

Disiplin, zorlama ve baskı değil, tutarlılıktır. Bu da her gün düzenli olarak yapılan küçük şeylerin sonucu kazanılır. İnsanları hayatta başarıya götüren, her gün düzenli olarak yaptıkları küçük şeylerdir” demiş Prof. Acar Baltaş. 
Bana bir dayanak noktası verin, dünyayı yerinden oynatayım, demiş Arşimet. 
Zorlukları yenmek için en sağlam dayanak noktası çalışmaktır. 
Beynimizin çalışma, öğrenme ve başarma sistemi ümidimize, irademize ve azmimize bağlı. 

“Âtiyi karanlık görerek azmi bırakmak,
Alçak bir ölüm varsa eminim, budur ancak!..
Ye’s (ümitsizlik) öyle bir bataktır ki düşme boğulursun;
Ümide sarıl sımsıkı, seyret ne olursun!
Azmiyle, ümidiyle yaşar dünyada hep yaşayanlar;
Me’yus (ümitsiz) olanın vicdanını ruhunu bağlar…
Sahipsiz olan bir memleketin batması haktır;
Sen sahip olursan bu vatan batmayacaktır.” der Mehmet Akif Ersoy.

İnsanı harekete geçiren ümittir, tembellik döşeğinde yatıran ise ümitsizlik.
Ümit olursa insan zincirlerini kırar. Şair Mithat Cemal Kuntay der ki:
“Zincirlerin altınsa da hatta koparıp kır!
Susmak ne demek yere haykır, göğe haykır!
Vicdan bile duymaz çıkmazsa bir ahı,
Sessiz kölelerdir yaşatan bin bir ilahı!
Elbet put olur öpülen eller, etekler…
Elbet bulunur, öpen oldukça öptürecekler.
Hürriyet, o senin en son şanındır, onu satma!
Bir tanrı yeter, kendine bin bir tanrı yaratma!
İnsandaki dört ayak devrini bilme!
Mahvolsa eğilmezdi baban, sen de eğilme!”
İstiklal Marşı şairi Mehmet Akif, inanarak söylemiş:
“Korkma, sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak,
Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak!”
Allah şairi haklı çıkardı, İstiklal Savaşını milletimiz çok zor şartlara rağmen kazandı. Hakkıdır Hakka tapan milletimin istiklal diyen Akif, mahcup olmadı.
Bazen ilhamlar ve iç ses, mantığımızdan daha güçlüdür; doğruları sezgilerimizle de buluruz. 

 

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum